Eyvah, Matrix geliyor!...
- Buket Başer Nişel
- 27 Eki 2017
- 4 dakikada okunur

Ayvayı yedik! Çoğumuz yakında mesleksiz kalacağız. Çocukları da alalım okuldan. Ne uğraşıyoruz dersleriyle, sınavlarıyla, üstüne bir dünya da para ödeyenlerimiz var. Bırakalım doyasıyla yaşasınlar çocukluklarını, ne de olsa mezun olduklarında ne doktorluk kalacak ne mühendislik… Neden mi bahsediyorum? “Yapay zeka”dan tabii ki!
Korktum, vallahi çok korktum. Son haftalarda sürekli karşıma çıkıyorlar. Sanki yazayım diye herkes el birliği etmiş; hangi eğitime gitsem, hangi toplantıya girsem hep benzer sunumlar…
Slayt 1: “Dijital Dönüşüm”,
Slayt 2: “Yapay zeka”,
Slayt 3: “Süper bilgisayarlar”
… ve son slaydı ben ekliyorum “Mahvolduk, kaçınnn!...”
Mesela tıp sektörünü ele alalım. Varsayalım bir doktor günde 20 hasta bakıyor, haftanın 7 günü durmadan çalışıyor ve atıyorum, hiç tatil yapmıyor. 10 yıl sonra 73.000 hasta bakmış, 73.000 veri analiz etmiş olur. Eh, bu doktora oldukça bilgili, deneyimlidir diyebiliriz değil mi? Şimdi rakibine bakalım; yapay zekalı süper bilgisayarlara. Bunlara birkaç milyon yazılı belge, vaka yükleniyor. Program kendi istatistiklerini çıkartıyor. Sonra kendisine yeni bir tahlil sonucu yüklendiğinde yapay doktor diyor ki: “Ben bu verileri tanıyorum, bu hastanın derdi ‘X’, tedavisi ‘Y’.”
Birçoğumuzun bildiği gibi doktorluk çok yorum gerektiren bir meslektir ve bu yorumların doğruluğu tecrübeyle doğru orantılı artar. Yapay doktorumuzun tecrübesi bir insanın ömrünün yeteceğinden daha fazlasını içeriyor. Hal böyle olunca sigorta şirketleri sizi mi dinler yoksa bu süper bilgisayarları mı? Tabii ki bilgisayarları. Çok özür dilerim ama ben bile yapay doktoru tercih edebilirim.
Ya da diyelim bir şirketin yönetim kurulu üyesisiniz. Önünüze bir yatırım fırsatı çıkıyor, göreviniz bunun gerçekten fırsat olup olmadığına karar verip, aksiyon aldırmak. Sizin için de üzgünüm. Yapay zeka o kadar gelişmiş ki, artık size de ihtiyaç yok. Süper bilgisayar, benzer durumdaki yüzbinlerce, hatta milyonlarca vakayı analiz edip size diyor ki “Ben bu filmin benzerini daha önce seyretmiştim. Bu bir fırsattır, şöyle yol al” ya da “bu bir tehdittir, sakın bulaşma.”.
Yapay zeka dediğimiz hikaye aslında yeni değil. Eminim ki “iş zekası” başlığı altında bir çoğunuzun şirketinde bu yazılımlar kullanılıyor. Ama yine de alınan raporlar, aksiyon planları insan gözüyle de analiz edilip, farklı sonuçlara varılabiliyor. Yukarıda bahsettiğim süper bilgisayarlar, yakın gelecekte hata oranını neredeyse sıfırlayacaklar. İşte o gün geldiğinde birçoğumuz işsiz kalacağız.
Öngörülere göre, şu anda ilkokulda okuyan çocuklar, mesela benimkiler, üniversiteden mezun olduklarında, bugünkü mesleklerin %50’sinden fazlası yok olmuş olacak. Anlaşılan o ki, Milli Eğitim, ilkokullara boşuna “kodlama” dersi koymamış.
Çok uzaklara gitmeyelim. Bugün bile internette dolaşan herkesin ayak izleri takip ediliyor. Sosyal medya ve Google’da aradığı kelimeler, yayınladığı fotoğraflar, beğendikleri, yorumları sayesinde kişi başına 800 sayfalık bir rapor hazırlanabiliyor. Arama motorunda araştırdığınız bir ürün, ertesi gün Facebook’ta karşınıza reklam olarak çıkabiliyor. Anlayacağınız bir zamanların sevilen yarışma programı “BBG- Biri bizi gözetliyor”, gerçek oldu. Masanın üstüne öylesine koyduğumuz telefonun mikrofon ya da kamerasının, karanlık güçler tarafından aniden açılması teknik olarak çok mümkün.
Bu kişisel verilerin toplanmaması ya da paylaşılmamasına ilişkin her geçen gün daha sıkı kanunlar, cezalar çıkıyor.
Bilişim dünyasının bu ayağı hızla gelişirken, sahne arkasında ki karanlık güçler, siber saldıralar da aynı hızla gelişmekte. Ülkemizde çeşitli bilgisayarlara haftada 18.000 siber saldırı oluyormuş. Sık duyduklarımdan biri, Rus kaynaklı olduğu iddia edilen saldırılar. Genelde Turkcell, PTT, Yurtiçi Kargo gibi çeşitli firmalardan geliyormuş gibi duran sahte maillere tıkladığınız anda dosyalarınız kitleniyor. Bunu yapan “hacker” a parayı ödemeyip de bilgisayarını düzeltmeyi başarana hiç rastlamadım. Ya da tedarikçi ya da müşteriniz tarafından gönderilmiş gibi duran, içeriğinde banka değişikliği olduğunu bildiren mailler. Genelde şirkette imza yetkisi olan kişiye geliyor. “Merhaba, bankamızda bir değişiklik oldu, lütfen birkaç milyon Dolar’ı şu hesaba yollayın…” Yolladıktan sonra üstüne bir sürahi su içmeniz gerekiyor maalesef. En son karşılaştığımız hacker oyununda ise gelen mailde “Ekranınız görüntülenemiyor, lütfen Flash Player indirin ya da güncelleyin!” yazıyor. Basanlar ayvayı yiyor, bilgisayarlar kilitleniyor. Olayın peşi sıra bir de kurtarma mesajı geliyor. “Kilidi açmamızı istiyorsanız, lütfen 300 dolarlık bitcoin gönderin”
Hacker’ların hepsi hırsız değil. Bazen sadece eğlenmek, bir görüşü protesto etmek ya da güvenliği test etmek için izinsiz başkasının sistemine giren haylazlar da var. 1999 yılında vizyona giren “Matrix” yüzünden olsa gerek, benim bu haylaz hacker’lara karşı hafif bir sempatim var.
Zamanında “Matrix”in içindeki kurgu beni çok şaşırtmış, çok etkilemişti. Defalarca seyretmiştim. O yıllarda “Trinity” olmayı hayal eder, sabahlara kadar internete girer, yasaklı hacker sitelerinden mini programlar indirir, arkadaşlarımın bilgisayarını kitler, ICQ’dan düşmelerini izlerdim. Yeşil kodlar akan bir ekran görebilmek, en büyük fantezimdi.
Bilgisayar merakım genetik olarak bana babamdan geçmişti. Kendisi Türkiye’deki ilk servis büro kurucularından, hayatını bilgisayar sistemlerine adamış bir insandı. Rahmetli derdi ki “Tuvalete gir çık, her şey değişir!” Öyle de hızlı, öyle de nankör bir sektördür bu.
Yıllar geçti. İş güç, çoluk çocuk derken bir sabah uyandım ve fark ettim ki “Artık hiçbir şey bilmiyorum!”. “Microsoft’un son işletim sistemi nedir?” diye sorun, onu bile bilmiyorum. Ama son haftalarda katıldığım tüm organizasyonlarda herkes kafama vura vura “Yapay zeka” yı anlatınca, dedim ki “Eyvah! Matrix geliyor...” Bu gidişle IBM Watson gibi yapay zekâlı süper bilgisayarlar, insan yardımı olmadan her şeyi yapabilir hale gelecek. Dünyayı ele geçirecekleri yetmemiş gibi bizi de pil olarak kullanmaya başlayacaklar. O gün geldiğinde, insanları bilgisayarlardan kurtaracak bir sürü “Neo” ve “Trinity” ye ihtiyacımız olacak.
O yüzden diyorum ki, bizim çocuklar madem mesleksiz kalacaklar, o zaman bari “vicdanlı” hacker olarak yetiştirelim de, dünyayı kurtarsınlar…
Sevgiyle kalın,